البحث

عبارات مقترحة:

المؤمن

كلمة (المؤمن) في اللغة اسم فاعل من الفعل (آمَنَ) الذي بمعنى...

العظيم

كلمة (عظيم) في اللغة صيغة مبالغة على وزن (فعيل) وتعني اتصاف الشيء...

المقيت

كلمة (المُقيت) في اللغة اسم فاعل من الفعل (أقاتَ) ومضارعه...

الترجمة التركية - مركز رواد الترجمة

ترجمة معاني القرآن الكريم للغة التركية ترجمها فريق مركز رواد الترجمة بالتعاون مع موقع دار الأسلام www.islamhouse.com.

1- ﴿بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ يَا أَيُّهَا الْمُزَّمِّلُ﴾


Ey örtüsüne bürünmüş olan!

2- ﴿قُمِ اللَّيْلَ إِلَّا قَلِيلًا﴾


Gece kalk, ancak birazı dışında.

3- ﴿نِصْفَهُ أَوِ انْقُصْ مِنْهُ قَلِيلًا﴾


Yarısı kadar yahut ondan biraz eksilt.

4- ﴿أَوْ زِدْ عَلَيْهِ وَرَتِّلِ الْقُرْآنَ تَرْتِيلًا﴾


Yahut buna biraz ekle. Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.

5- ﴿إِنَّا سَنُلْقِي عَلَيْكَ قَوْلًا ثَقِيلًا﴾


Doğrusu Biz, sana, taşıması ağır bir söz vahyedeceğiz.

6- ﴿إِنَّ نَاشِئَةَ اللَّيْلِ هِيَ أَشَدُّ وَطْئًا وَأَقْوَمُ قِيلًا﴾


Gerçekten, gece kalkışı etki bakımından daha kuvvetli ve okuma bakımından da daha sağlamdır.

7- ﴿إِنَّ لَكَ فِي النَّهَارِ سَبْحًا طَوِيلًا﴾


Gündüz ise senin için uzun bir uğraş vardır.

8- ﴿وَاذْكُرِ اسْمَ رَبِّكَ وَتَبَتَّلْ إِلَيْهِ تَبْتِيلًا﴾


Rabbinin ismini zikret ve her şeyden kendini çekerek yalnızca O'na yönel.

9- ﴿رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَاتَّخِذْهُ وَكِيلًا﴾


O, doğunun da batının da Rabbidir. O’ndan başka (hak) bir ilah da yoktur. Öyleyse O'nu vekil edin.

10- ﴿وَاصْبِرْ عَلَىٰ مَا يَقُولُونَ وَاهْجُرْهُمْ هَجْرًا جَمِيلًا﴾


Onların söylediklerine katlan ve onlardan güzel bir şekilde ayrıl.

11- ﴿وَذَرْنِي وَالْمُكَذِّبِينَ أُولِي النَّعْمَةِ وَمَهِّلْهُمْ قَلِيلًا﴾


Yalanlayan o nimet sahipleri ile beni başbaşa bırak ve onlara azıcık mühlet ver.

12- ﴿إِنَّ لَدَيْنَا أَنْكَالًا وَجَحِيمًا﴾


Çünkü bizim yanımızda ağır bukağılar ve yakıcı bir ateş var.

13- ﴿وَطَعَامًا ذَا غُصَّةٍ وَعَذَابًا أَلِيمًا﴾


Boğazı tıkayan bir yiyecek ve acı veren bir azap vardır!

14- ﴿يَوْمَ تَرْجُفُ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ وَكَانَتِ الْجِبَالُ كَثِيبًا مَهِيلًا﴾


O günde yer ve dağlar sarsılır, dağlar da yığılarak akıp dağılan kum gibi olur.

15- ﴿إِنَّا أَرْسَلْنَا إِلَيْكُمْ رَسُولًا شَاهِدًا عَلَيْكُمْ كَمَا أَرْسَلْنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ رَسُولًا﴾


Biz, Firavun’a bir rasûl gönderdiğimiz gibi size de üzerinize şahit olacak bir rasûl gönderdik.

16- ﴿فَعَصَىٰ فِرْعَوْنُ الرَّسُولَ فَأَخَذْنَاهُ أَخْذًا وَبِيلًا﴾


Firavun, rasûle karşı çıktı. Biz de onu müthiş bir şekilde yakaladık.

17- ﴿فَكَيْفَ تَتَّقُونَ إِنْ كَفَرْتُمْ يَوْمًا يَجْعَلُ الْوِلْدَانَ شِيبًا﴾


Eğer küfredecek olursanız, çocukların saçlarını ağartan bir günde, siz kendinizi nasıl koruyacaksınız?

18- ﴿السَّمَاءُ مُنْفَطِرٌ بِهِ ۚ كَانَ وَعْدُهُ مَفْعُولًا﴾


O günün dehşetiyle gökyüzü yarılacak, O'nun vaadi mutlaka yerine gelecektir.

19- ﴿إِنَّ هَٰذِهِ تَذْكِرَةٌ ۖ فَمَنْ شَاءَ اتَّخَذَ إِلَىٰ رَبِّهِ سَبِيلًا﴾


Şüphesiz bunlar bir öğüttür. Kim dilerse Rabbine ulaştıran bir yol tutar.

20- ﴿۞ إِنَّ رَبَّكَ يَعْلَمُ أَنَّكَ تَقُومُ أَدْنَىٰ مِنْ ثُلُثَيِ اللَّيْلِ وَنِصْفَهُ وَثُلُثَهُ وَطَائِفَةٌ مِنَ الَّذِينَ مَعَكَ ۚ وَاللَّهُ يُقَدِّرُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ ۚ عَلِمَ أَنْ لَنْ تُحْصُوهُ فَتَابَ عَلَيْكُمْ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الْقُرْآنِ ۚ عَلِمَ أَنْ سَيَكُونُ مِنْكُمْ مَرْضَىٰ ۙ وَآخَرُونَ يَضْرِبُونَ فِي الْأَرْضِ يَبْتَغُونَ مِنْ فَضْلِ اللَّهِ ۙ وَآخَرُونَ يُقَاتِلُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ فَاقْرَءُوا مَا تَيَسَّرَ مِنْهُ ۚ وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا ۚ وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا ۚ وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ﴾


Şüphesiz Rabbin biliyor ki, gerçekten sen gecenin üçte ikisinden daha azı ve (bazen) yarısı ve (bazen de) üçte biri kadar (namaz için) kalkıyorsun. Beraberinde bulunanlardan (ashâbından) bir topluluk da (böyle yapıyor). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. O sizin, bunu sayamayacağınızı (buna güç yetiremeyeceğinizi) bildiği için sizi bağışladı. Öyleyse Kur’an’dan (bildiğiniz) kolayınıza geleni okuyun. İçinizden hasta olacakları, bir kısmınızın yeryüzünde dolaşıp Allah’ın rızkını arayacağını, diğerlerinin Allah yolunda savaşacağını da bilmektedir. Öyleyse ondan kolayınıza geleni okuyun, namazı ikame edin, zekâtı verin ve Allah’a güzel bir borç (ile borç) verin. Kendiniz için hayır olarak (dünyada) ne sunarsanız; onu Allah katında daha iyi, daha büyük bir mükâfat ile (karşılık verilmiş) bulursunuz. Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah; çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.

الترجمات والتفاسير لهذه السورة: