الشافي
كلمة (الشافي) في اللغة اسم فاعل من الشفاء، وهو البرء من السقم،...
Ey elbisesine sarılmış, bürünmüş olan! (Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kastediliyor.)
Dilersen yarısını namaz kıl veya yarısından biraz daha azında kıl. Böylece üçte birini namaz kılmış olursun.
Veyahut üçte ikisine ulaşana dek, bu vakte biraz daha ekle. Kur’an okurken de açıkça ve ağır ağır, dikkatlice oku.
-Ey Peygamber!- Doğrusu sana; içinde bulunan farzlar, ceza hadleri, hükümler, edep ve bunlar dışında bulunanlar ile çok ağır bir söz olan Kuran’ı vahyedeceğiz.
Şüphesiz gece saatleri okunanlarla kalp daha uyumludur ve kıraat da daha doğrudur.
Sen, gündüz vaktinde işlerinle meşgul oluyorsun ve bunlar da seni Kur’an okumaktan alıkoyuyor. Öyleyse gece namaz kıl.
Yüce Allah’ı çeşitli zikirlerle zikredin ve ibadetleri yalnızca ona halis kılıp, her şeyden koparak kendinizi yalnızca Allah -Subhanehu ve Teâlâ-'ya yöneltin.
O, doğunun ve batının Rabbidir. O'ndan başka hak bir mabud/ilah yoktur. Öyleyse bütün işlerinde O'na itimat etmek üzere O'nu vekil edin.
Seni yalanlayanların alay ederek ve söverek sana söylediklerine sabret. Bir sıkıntıya sebep vermeyecek şekilde onlardan uzaklaş.
Dünya nimetlerine dalmış o yalanlayanların durumuna sen önem verme, onları bana bırak. Ecelleri gelene kadar onları biraz bekle.
Şüphesiz ahirette ağır boyunduruklara ve tutuşturulmuş bir ateşe sahibiz.
Geçmiş olanlara ek olarak, acılığının aşırılığından boğazda kalan bir yemek ve çok acı veren bir azap var.
Yalanlayanların başına gelecek olan bu azap, yerin ve dağların şiddetle sarsıldığı o gün olacaktır. Dağlar, o günün dehşetinden dağılmış akışkan kum halini alacak.
Biz, Firavun’a Musa -aleyhisselam-‘ı bir rasûl olarak gönderdiğimiz gibi, size de kıyamet günü yaptığınız amellere şahitlik edecek bir rasûl gönderdik.
Fakat Firavun, Rabbinden kendisine gönderilmiş olan rasûle karşı geldi. Biz de onu dünyada boğarak, çok şiddetli bir cezayla cezalandırdık. Ahirette ise onu Cehennem azabıyla cezalandıracağız. Siz de peygamberinize karşı gelmeyin ki, onun başına gelen sizin de başınıza gelmesin.
-Eğer Allah’a karşı kâfir olur ve Rasûlünü yalanlarsanız-, o günün dehşeti ve uzunluğu sebebiyle küçük çocukların bile saçlarının beyazladığı o şiddetli uzun günde, bunu nasıl engelleyebilir ve kendinizi nasıl koruyabilirsiniz?
O günün dehşetinden gökyüzü yarılacak, Allah’ın vaadi kaçınılmaz olarak muhakkak gerçekleşecektir.
İşte bu, -kıyamet gününde olacak dehşeti ve şiddetin beyanını içeren- Mü'minlerin faydalandığı bir öğüttür. Artık her kim, Rabbine ulaştıran bir yol edinmek istiyorsa bunu yapsın.
Ey Peygamber! Şüphesiz Rabbin biliyor ki, muhakkak sen ve seninle beraber Mü'minlerden bir kısmı da bazen gecenin üçte ikisinden biraz daha azında namaz kılıyorsunuz. Bazen de yarısı kadar namaz kılıyorsunuz ve bazen de üçte biri kadarında namaz kılıyorsunuz. Allah geceyi ve gündüzü takdir eder ve onların saatlerinin hesabını yapar. Allah, sizin onların saatlerini zaptetmeyi ve hesap etmeyi takdir edemediğinizi ve istenilen şeye talip olmak için gecenin çoğunda kalkmanın sizlere meşakkat verdiğini biliyor. Bu yüzden sizlerin tevbelerini kabul etti. Öyleyse gece, sizin kolayınıza geldiği kadar namaz kılın. -Ey Mü'minler!- Allah, aranızdan hastalanmış olanları hastalığın yorduğunu, diğerlerinizin ise Allah’ın rızıklarını aramak üzere yolculuğa çıkacağını ve bir başka kısmınızın da Allah’ın rızasını ve onun kelimesinin en yüce olmasını arzulayarak kâfirlerle savaşacağını biliyor. İşte bu kimselerin gece namaza kalkmaları meşakkat olacak. Öyleyse gece sizin kolayınıza geldiği kadar namaz kılın. Farz namazlarını ise en eksiksiz biçimde yerine getirin. Malınızın zekâtını verin ve mallarınızdan Allah yolunda infakta bulunun. Kendiniz adına yerine getirdiğiniz hangi iyilik olursa olsun, onu daha büyük bir hayır ve daha üstün sevap olarak bulacaksınız. Allah’tan bağışlanma dileyin. Allah kullarından tevbe edenleri bağışlar ve onlara merhamet eder.